Sosyal Medya ve Dijital Pazarlama Danışmanı Serkan Eskalen ile günümüzün trendlerinden olan “Kişisel Markalaşma” konusunu ele aldık.
Bu röportajımızda; özellikle sosyal medya platformlarının hayatımıza girmesi ile birlikte daha fazla konuşulmaya başlanan Kişisel Markalaşma kavramını ele aldık. Konu ile ilgili olarak merak edilen soruları, Sosyal Medya ve Dijital Pazarlama Danışmanı Serkan Eskalen’e yönelttik. Verdiği cevapların da birçok kişiye bu konuda fayda sağlayacağını düşünüyoruz. Keyifli okumalar…
• Öncelikle biraz sizi tanıyalım. Serkan Eskalen kimdir? Ne yapmaktadır? Geleceğe dair planları nelerdir?
Serkan Eskalen; okur, yazar, inceler, gözlemler, deneyimler ve hayat geçirir diyebiliriz. Denemekten bıkmaz. 2 üniversite bitirmiştir. Proaktif bir insandır. Sürekli öğrenme ve gelişme arzusu içinde olmayı seven bir adamdır. Dijital pazarlama ve sosyal medya iletişimi danışmanıdır. Birçok marka ve kuruluşlara dijital iletişim danışmanlık hizmetleri vermektedir. Ayrıca şu sıralar ortak olacağı bir dijital reklam ajansı için yeni yapılandırma sürecinde. Yakında yeni markalar ile birlikte merhaba diyerek sektörde kalıcı yer edinmeyi amaçlıyor. Biraz da bazı şeyler sürpriz kalsın istiyor.
Ayrıca kendisi hakkında detaylı bilgiye serkaneskalen.com‘dan ulaşabilirsiniz.
Geleceğe dair planları arasında, her ne kadar yukarıdan ayarlı olsada öncelikle hayatta olmayı planlıyor. Sonrasında yaptığı işler bazında daha da ileriye götürücü projeler planlıyor. Belki ticaret, belki bir girişim belki de bir işletme sahibi olma. Zamanın hızla akıp geçtiği bu furyada şekillenecek diyelim. Zaten insana eşlik eden tek şey zaman değil mi?
• Özellikle sosyal medyanın etkisi ile ivme kazanan “Kişisel Markalaşma” kavramını siz nasıl tanımlıyorsunuz?
S.E.: Kişisel markalaşma, bireyin kendi adına, kariyeri adına ve toplum adına bir bütün olarak yaptığı tüm faydalı şeylerin bir kolezyumu diyebiliriz. Ve bunu markalaşmaya dair sürdürülebilir olarak yönetme ve yürütme sürecine dahil olmasıdır.
• Diyelim ki yeni başlayanlar için bir Kişisel Markalaşma Rehberi oluşturdunuz. Bu rehberin ana başlıkları sırasıyla ne olurdu?
S.E.: Benim rehberim şu:
- Kendini tanı
- Kendini keşfet
- Anahtar kelimelerini bul
- Yoğunlaş / Düşün
- Hikayeni yarat
- Hareket geç ve uygula
- Denemekten bıkma
- Ve bunları tekrar et!
• Kişisel Markalaşma’nın sınırları var mı? Örneğin internet dünyasında var olmayan bir kişi marka haline gelebilir mi?
S.E.: Sınırı yok. Değişim o kadar güçlü ki bu değişime ayak uyduran ayakta kalıyor.
İnternet dünyasında var olmamak diye bir şey artık yok. Bir şekilde olmak zorundasın. Online bir hayatın içindeyiz. Bazı kuruluşlar ve yayınlar dijitale kanalize olarak gelir modellerini oluşturuyor. Facebook baydı, Twitter çocuksu gibi deyimler kullanıp o kanallarda yer almamak, şikayet etmek ve deneyimlememek abes kalıyor artık. Eskiden kendini reklam etmek için televizyon ve gazetelere milyarca reklam bayılıyordun. Ama şimdi birkaç bin TL’ye yada daha az miktara Google AdWords veya Facebook reklamları çıkabiliyorsun ve kendini kolayca lanse edebiliyorsun.
Gelenekseli dijitale, dijitali geleneksele entegre ediyoruz. Kendi sosyal ağ mecralarımızı inşa edip, nüfus etmeye çalışıyoruz. Bir yerde yoğun bir kitle varsa orada mutlaka etki edici bir gerçek vardır. Balık için su neyse bizim için kitle o. Kitlenin yer aldığı her ortamdan nasibini almaya çalışmalısın diye düşünüyorum.
Örneğin: Pazarda sıcağın ortasında veya soğukta tir tir titreyip limon, sebze, meyve satmak yerine neden online olarak e-ticaret kapsamında satmıyorsun?
• Vine, Instagram, Twitter, YouTube gibi platformlarda fenomen haline gelen kullanıcılar kişisel markalaşmaya örnek olarak gösterilebilir mi?
S.E.: Evet gösterilebilir. Hatta bazı fenomenler kendi aralarında şirket bile kuruyorlar. Marka oluyorlar. Kendi basın danışmanları ve menajerleri oluyor. Bundan para kazanıp geçimlerini sağlıyorlar. Bir üstüne TV programı, oyuncu, köşe yazarı bile çıkıveriyorlar. Andy Warhol ne demişti: “Herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak.”
Şimdi ise Vine’da 6 saniyede ünlü olabiliyorsun. Instagram’da paylaştığın resim ile değer kazanabiliyor, attığın bir tweet ile toplumu ve kitleleri yönlendirebiliyorsun.
• Peki kişisel markalaşmada başarı neye göre ölçülür?
S.E.: Bence neyi yaptığını değil, neyi iyi yaptığına göre başarı ölçülür. Kendini doğru lanse etmek. Akılcıl kullanmak gerekir. Ben fenomen değilim. Sanatçı da değilim, ünlü bir yazar da değilim. Ama kendi alanımda kendi adıma birşeyler üretmek, bunu sunmak ve servis etmek için sürdürülebilir bir yaklaşım gösteriyorum. Bunu sürekli uyguluyorum. Durmuyorum. Kendimi atıl bırakmıyorum. Sürekli kendimi update ediyorum. İçerik üretmeyi, yazmayı, konuşmayı, gözlemlemeyi ve tartışmayı seviyorum. Ayrıca kendi iş alanımda müşterilerime büyük resmi göstermeyi, harekete geçirmeyi ve o ışıltıyı sunmada büyük çaba gösteriyorum. İhtiyaçları doğru saptama, stratejik plan ve program yapıp farkılılığı ortaya koymaya çalışıyorum. İnsan sürekli kendini geliştirmek zorunda. Hem mesleki anlamda hem de kişisel anlamda. Birçok şey bildiğim gibi daha birçok şey bilmediğime inanıyorum. Bunun için gayret gösteriyorum. Yeni şeyler öğrenmeyi ve keşfemeyi çok seviyorum. Heralde bunları yapınca insan kendi adına başarılı olabiliyor.
Tabii işin başlangıç noktası şu: Neyi iyi yaptığını veya yapabildiğini bulmak ve sonrasında harekete geçmek.
• Türkiye’de Kişisel Markalaşma denildiğinde başarılı bulduğunuz kişilere sebepleri ile birlikte örnek(ler) verebilir misiniz?
S.E.: Çok isim var. Hangisini saysam bilemedim. Sanat camiasından: Hülya Avşar, Tarkan, Cem Yılmaz, Fatih Terim…
Sebepleri ise şu: Bir marka olan bu isimler amiyane tabirle kendilerini iyi pazarlıyor. İyi ekipleri vardır. Doğru yönetim vardır. İnandıkları hayalleri vardır. Beklenti sunmayı ve yaratmayı severler. Ayrıca risk almaktan da çekinmezler.
Bir yazar hatta bir mekan sahibi bile popülerlik kazanarak kişisel marka bile olabiliyor. Sizi 1 milyon kişi değil 200 bin kişi tanısa bile yeterli oluyor artık. Yeter ki nüfuz edici o kitleninizi bulun.
• Markalaşma konusunda oldukça önem arz eden sosyal medya platformları dışında, hangi platformlar kullanılmalı?
S.E.: Sosyal ağ platformaları günümüzün vazgeçilmez öğelerinden. Ek olarak sunuş bakımında modernize edilmiş pırıl pırıl bir web sitesi ve blog sayfası gerekli. Zaten diğer başka platformlarda olsan bile onları da sosyal mecra ağlarına entegre ediyorlar. Herşey artık birbirine bağlantılı ve entegre olarak ilerliyor.
Sonuçta markalaşma her yerde olmak değil, birkaç yerde olup alanında en iyilerden olsan yeter.
• Bu konuda siz de çeşitli yerlerde eğitimler veriyorsunuz. Kişisel bir marka yaratmak adına verilen bu eğitimler kişi için yeterli oluyor mu?
S.E.: Sırf kişisel markalaşma değil. Birçok konu yelpazesinde eğitimler veriyorum. “Yeni medya gravitasyonu” altında dijital pazarlama, sosyal medya, reklam, pazarlama ve teknoloji alanında sunumlar yapıyor ve eğitimler veriyorum.
Detaylı bilgiye serkaneskalen.com/konusmaci-daveti linkinden bakabilirler.
Davet ediğildiğim ve programım da uyduğu zaman üniversitelere söyleşilere, panellere, konferanslara ve zirvelere seve seve katılıyorum.
Öğrenmek için sürekli gelişim göstermek gerekiyor. Bu eğitimler bir nebze olsa kişiyi harekete geçiriyor. Asıl olan kendi benliğindeki ışığı sönmeden harekete geçirmek. Ki benim sunumlarım ateşli ve kişiyi hareket geçirici niteliktedir. Kafada minikte olsa bir kıvılcım bırakabiliyorsam ne mutlu bana derim. Sunumlarımda eğlence vardır. Teoriden uzaklaşmadan pratiği gösterici örnekler ile pekiştiririm. Ve karşımdaki kişileri bu anlamda da sıkmamaya çalışırım. Ayrıca şunu da belirteyim ben kişisel gelişim uzmanı değilim. Sadece bu alanda da sunumlarımda bahsediyorum ve konuşuyorum. Bu konuda büyük üstatlar zaten var. Ben de kendi dağarcığımda kişisel markalaşma ve kişisel sosyal ağ inşası kapsamında neler yapabileceğimize dair sunum formatlarım mevcut.
Sonuçta kendinizi nasıl gördüğünüz değil insanlar tarafından nasıl algılandığınız çok önemli. Algı yönetimi bir kişi için paha biçilemez bir şey. Bunu da sunumlarımda bilhassa önem veriyorum ve altını çizerek bahsediyorum.
Ayrıca marka ve kuruluşların zirvelerine, basın davetlerine ve blogger etkinliklerine katılıyorum. Markanın ürün ve hizmetlerini birebir gerçekleştirilen kişilerin ağzından yani mutfak ekibinden dinliyorum. Onlarla konuşuyor ve detaylı bilgiler ediniyorum. İşin kulis arkası tarafını da çok seviyorum.
Ek olarak Sosyal Medya Kulübü dergisinde ve Turkcell Blog’da yazarlıklarım mevcut. Bir araya geliyor, aktif olarak katkı sağlıyor ve içerik sunuyorum.
• Son olarak; marka olma yolunda ilerlemek isteyen kişilere bu cevapların dışında ne gibi önerilerde bulunursunuz?
S.E.: Artık göz boyama değil, göze girme devrindeyiz. Ayrıca samimi iletişim ve diyaloglar önem kazanıyor. Marka olmak uzun vaadeli bir iştir. Ben profesyonel anlamda 4 seneye yakın bu sektördeyim. Kendi uğraşlarımı, deneyimlerimi, düşüncelerimi ve paylaşımları her bir alana özgü şekilde atıl bırakmadan güncel olarak var olmaya çalışıyorum. İnsan zaten ben her şeyi biliyorum dediği zaman ölümünü gerçekleştirmiştir. Bilmemiz ve öğrenmemiz gereken daha çok şey var. Bilginin hızla aktığı bir dünyadayız. Uzun vadeli kalıcı olmak ve akıllara yer edinmek emek, zaman, bilgi, farklılık ve tecrübe istiyor. Ayrıca birkaç tutamda sabır.
Yaşamda sadelik, düşüncede ihtişam!