Nesnelerin İnterneti (Internet of Things) ile ilgili merak edilen soruları Türkiye’de yazılım sektörünün önemli isimlerinden olan Muharrem Taç’a yönelttik.
Özellikle son yıllarda teknoloji dünyasının en çok konuşulan konularından biri haline gelen ve gelecekte insan hayatını ve alışkanlıklarını değiştireceği düşünülen Nesnelerin İnterneti (Internet of Things, IoT), bugün önemli bir sektör haline gelmiş durumda. Henüz bireysel kullanım kapsamında çok yaygın olmasa da, teknoloji devleri tarafından bu sektöre yapılan yatırımlar, insan hayatında önemli bir yer edineceğini bizlere gösteriyor.
WebMasto olarak biz de bu teknoloji ile ilgili merak edilen soruları, IoT sektörünü yakından takip eden, bu doğrultuda çeşitli projeler geliştiren ve Türkiye’nin değerli yazılımcıları arasında yer alan Muharrem Taç‘a yönelttik. Kendisine röportaj teklifimizi kabul ettiği için teşekkür ediyor ve lafı fazla uzatmadan röportajımız ile sizi baş başa bırakıyoruz.
Muharrem Taç kimdir?
1976 doğumlu olan Muharrem Taç, 1990 yılında Commodore 64 ile bilgisayarla tanışmış, 1999 yılından itibaren web teknolojileriyle ilgilenmiş, 6 yıl Emniyet Müdürlüğünde Bilgi İşlem Uzmanı Polis Memuru olarak çalıştıktan sonra da 2007 yılında Martı Yazılım ile özel sektöre geçmiştir. M2 Bilişim, Bilginç IT Academy ve Eteration’da yazılım, donanım ve sistem ile ilgili çeşitli görevlerde bulunan Muharrem Taç, halen Ölçü Bilişim bünyesinde Android geliştiricisi olarak görev yapmaktadır.
Röportajın ana konusunu oluşturan Nesnelerin İnterneti (Internet of Things, IoT) kavramına açıklık getirecek olursak, siz bu kavramı (veya teknolojiyi) kısaca nasıl tanımlıyorsunuz?
Son zamanlarda “internet = elektronik iletişim” şeklinde bir ön kabul oluşmaya başladı. Aslında elektronik iletişim internetten önce de vardı. Analog elektronik ile radyo dalgalarıyla Ay ile Dünya arasında canlı yayın bile yapılmıştı. İnterneti farklı kılan, Nesnelerin İnterneti’ni önemli kılan başka bir şey.
Elektronik cihazların giyilebilir hale gelmesi; arabaları, uçakları, cezveleri yani “nesneleri” kontrol etmeye başlaması da Nesnelerin İnterneti anlamına gelmiyor.
Nesnelerin İnterneti bir “elektronikleşme” devrimi değil. Bunu çok önce yaşadık. Bu devrim aslında “dijitalleşme” ya da Türkçesiyle “sayısallaşma” devrimi.
Sayısallaşan cihazlar; ölçülebilen, kaydedilebilen ve değerlendirme yapılıp öneriler sunulabilen birer veri uçları haline geliyor. Bu veriler yapay zeka ve makine öğrenmesi ile işlenip, öneriler şeklinde yine o nesnelere veya insanlara geri dönüyor. İlk durumda makineler kendileri alınan kararları uyguluyor; ikinci örnekte insan faktörü devreye girip önerileri uyguluyor veya uygulamıyor. Akıllı bir otomobil için söylersek; motorun verimli çalışmasını gerektiren mekanik iyileştirmeler anında uygulanır, ama bir trafik verisi ve uygun yollar öneri olarak sürücüye gösterilir.
Makineler Arası İletişim (Machine to Machine, M2M) teknolojisi ile Nesnelerin İnterneti aynı şeyler mi? Değilse, aralarında ne gibi farklar var?
M2M nesnelerin aralarında karar verip işleri çabuklaştırması demek. Burada bir sayısallaşmaya gerek yok. Bir sensörün insan geçtiğini anlayıp merdiven otomatiğini yakması bir M2M işidir. Ama bu lambaları yakma işleminin hangi saatlerde olduğu ile ilgili bir bilgi elimizde yoktur ve mesela apartman sakinleri uygunsuz saatte birilerinin apartman merdivenlerinde yürüdüğü bilgisine ulaşamayacaklardır. Bu M2M cihazları IoT haline getirilirse merdiven otomatiği güvenlik veya elektrik tasarrufu gibi konularda bir kaynak verisi sağlayacaktır.
Bu sektörün büyük oyuncuları kimlerdir? Bu firmalar tarafından piyasaya sunulan günümüz IoT ürünlerine örnekler verebilir misiniz?
IoT konusunda diğer teknoloji konularında olduğu gibi önce startuplarda hareket oldu. Büyük oyuncular konuyu idrak edene kadar startuplar ürünlerini çıkarmaya başlamıştı. Nest, Smart Things gibi startupları büyük şirketler bünyelerine katarak sektörün devleri oldular.
Ben yine de bu çağın yeni Google’lar yeni Microsoft’lar çıkarmasından ümitliyim.
Şu sıralar Adafruit, Sparkfun ve SeeedStudio gibi donanımsal ve IFTTT, Xively, Lelylan gibi yazılımsal IoT altyapıları oluşturan küçük şirketlere dikkatle bakıyorum ve Kickstarter ve Indiegogo gibi fonlama sitelerini takip etmeye çalışıyorum.
Tabi büyük şirketlerden Microsoft’un, IBM’in ve Intel’in bu konudaki çalışmalarını göz ardı etmemek lazım.
Microsoft yakın zamanda Raspberry Pi için Windows duyurdu. IBM IoT için hem MQTT adlı bir protokol, hem de Blumix adlı bir bulut platform duyurdu. Intel de Galileo, Edison ve yakında çıkacak Curie isimli IoT kartlarını duyurdu.
Google’ın Nest, Glass, Android Auto ve Android Wear gibi çalışmaları da herkesin malumu.
Samsung akıllı saatler ile uzun zamandır bu konuda istekli olduğunu göstermişti ve yakın zamanda ARTIK adında bir platform duyurdu ve SmartThings adlı akıllı ev otomasyon şirketini satın alarak bu konuda önemli adımlar attı.
Apple ise Apple Watch adında akıllı saat çıkararak bu konulardaki çalışmalara başladığını gösterdi.
IoT teknolojisi en fazla hangi sektörde kullanılabilir? Sizce en fazla hangi alanlarda kişilere daha fazla yarar sağlayabilir?
IoT en fazla sağlık sektöründe kullanılacak gibi görünüyor. Biyolojik olarak çok fazla parametreden etkileniyoruz ve bazı sağlık seviyelerinde bu parametrelerin sürekli kontrol altında tutulması gerekiyor. IoT ile bu veriler alınıp işlenip faydalı tedavi yöntemlerinin bulunmasında kullanılacaktır. Yani IoT’nin sadece teknolojik değil bilimsel bir tarafı da bulunmaktadır.
Bunu yanında tabii ki bütün sektörleri etkileyeceğini söyleyebiliriz. Nasıl ki bilgisayarlar bütün sektörleri etkilediyse Nesnelerin İnterneti de bütün sektörleri etkileyecektir. Hatta bir zaman gelip “biz bu işleri eskiden nasıl yapıyormuşuz” diye kendimize hayret edeceğiz.
IoT teknolojisinin getirdiği avantajların yanı sıra, verilerin gizliliği ve güvenliği gibi konularda bazı dezavantajlarından da bahsediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? IoT teknolojisi kişisel bilgilerin gizliliğini ve güvenliğini tehlike altına alıyor mu?
Çok doğrudan yanıt vereceğim evet bu riskler var. Böyle önemli sorulara yanıt verirken genelde usability çalışmalarını gösteriyorum. Usabiliy (kullanılabilirlik) insan hayatını kolaylaştırmak için reçeteler sunar. Yani mesela asansör butonları karışıksa bunları sadeleştirmeyi önerir, bir mobil uygulamada en çok alınan ürünleri veya kişinin arkadaşlarının beğendiklerini önerir. Yani amaç yararlı olmaktır. Ama usability çok küçük manipülasyonlarla kanıksanmış hale gelen bu yararları reklamveren menfaatine kullanabilir. Bunu da kullanıcı anlamayabilir.
Bir IoT senaryosu düşünelim. Kişi yatağından kalkar, yatağı akıllı bir yataktır ve ona iyi uyumadığını söyleyerek X masaj salonundaki fırsatları sunar. Ama X masaj salonu aslında reklam bütçesini kullanarak indirim yapıyormuş gibi görünmüş fakat hemen yanındaki Y masaj salonundaki indirimi kullanıcıdan gizlemiştir.
Bence güvenlik ve kişisel mahremiyet bir şekilde zamanla sağlanacaktır ama bu ticari kaygıyla yapılan manipülasyonlar daha riskli olacaktır. İnsanoğlu gördüğü düşman ile mücadele eder ama görmediği düşman ile mücadelesi zor olur.
IFTTT gibi üçüncü parti otomasyon servisleri, bu teknolojinin kullanımında oldukça ön plana çıkıyor. Sizce bunun gibi servisler gelecekte daha fazla öneme sahip olur mu?
Üçüncü parti servisler önemlidir ama kendi donanımı ve kendi yazılımı olan şirketler ekosistemi komple kendileri kapatmak isteyeceklerdir. X teknoloji şirketi kendi akıllı cihazları ile kendisine akacak veriyi hem daha iyi işleyeceğini hem de daha iyi yanıtlar vereceğini iddia ederek Y şirketine rakip olacaktır. IFTTT gibi şirketlerin artması ve güçlenmesi gerekmektedir.
Hepimizin bildiği gibi günümüzde akıllı telefonlar artık zorunlu bir ihtiyaç olarak görülüyor. Araştırmacılar ise Nesnelerin İnterneti için yapılan harcamaların 2020 yılında 1.7 trilyon dolar gibi ciddi bir rakama ulaşacağını öngörüyor. Tüm bunları ele aldığımızda, IoT teknolojisinin de gelecekte bireyler için zorunlu bir ihtiyaca dönüşeceğini söyleyebilir miyiz?
Evet insanlar için bir zorunluluk olması ihtimali var ama olmama ihtimali de var. Devrimsel akımlar her zaman beklendiği gibi tepki görmeyebilirler. Akıllı telefonlar çıktıkları yıllarda hemen kabul görmedi, çünkü yazılım ve donanım teknolojileri tam anlamıyla hazır değildi. Günümüzün sensörlerine ve sensör verilerini alıp işleyecek gateway denen IoT bilgisayarlarına baktığım zaman burada da benimsememe gibi bir risk görüyorum. Somut örnek vermek gerekirse Philips Hue çok başarılı bir teknoloji. Led lambalar gateway tarafından hemen tanınıyor ve çok hızlı tepki veriyor ama bütün IoT cihazlarında bu yetenekler yok. Senkronizasyon ve hızlı tepki verme konusunda sıkıntılar var. Çevremizi Z-Wave, Bluetooth, Xbee, Wifi gibi elektromanyetik dalgalar sardıkça bu dalgaların birbirini etkilemesi riski de var.
Bir de tabi biz bu teknolojileri kullanma imkânı olan mutlu bir azınlık durumundayız. Dünyada henüz internete giremeyen milyonlarca insanın olduğunu da unutmamak lazım.
Google, Samsung, Intel gibi teknoloji devlerinin bu sektöre ciddi yatırımlar yaptığını biliyoruz. Peki Türkiye bunun neresinde? Yani şu anda IoT ile ilgili Türkiye’de yürütülen herhangi bir çalışma (eğitim, üretim, yatırım vs.) var mı?
Türkiye’de bu konuda çalışmalar oluyor. Olmuyor diyemeyiz. Yani Cosa gibi Ingenious gibi çalışmalar var ve bildiğim kadarıyla Cosa’nın satışları da gayet iyi gidiyor. Maker hareketinin ülkemizde yaygınlaşmasıyla birlikte çeşitli fuarlar ve maker lablar da açılıyor. Böyle yerlerde imece hareketiyle insanlar üretimler de yapıyorlar. Üniversitelerin içinde kurulan teknoparklarda yapılan çalışmalar oluyor. TÜBİTAK ve KOSGEB destekleriyle devam eden projeler oluyor. Bazıları henüz emekleme aşamasında olduğundan seslerini pek duymuyoruz ancak güzel çalışmalar var.
Sizin bu çerçevede yapmış olduğunuz veya gelecekte yapmayı planladığınız projelerden (Arduino, Raspberry Pi, akıllı robot projeleri, eğitimler, seminerler vs.) biraz bahsedebilir misiniz?
Geçmişte akıllı duy ve priz yaparak bunların mobil uygulama ile Android cihazlardan açılıp kapanmasını sağlamıştım, bu projemi geliştirmek istiyorum. Bir de herkesin hemen her gün baktığı ama “bu akıllı hale gelse ne olur” demediği bir cihaz için çalışmam var, yakında onu da duyurmak amacındayım. Üniversiteler ve sivil toplum örgütleri seminer ve eğitim gibi çalışmalarına beni davet ediyorlar, ben de zamanım elverdikçe katılmaya çalışıyorum. 29 Eylül’de İstanbul Makerlab’da “Nesnelerin İnterneti ve Maker Hareketi” adlı bir konuşmam olacak.
Bireysel olarak yaptığınız küçük-büyük birçok proje ile bu teknolojiye ilgi duyan kişilere ilham veriyorsunuz. Peki bu konuda özellikle ilgisi olan gençlere ne tavsiyelerde bulunursunuz?
Günümüzde gençlerin imkanları çok yüksek. Ben de çok yaşlı sayılmam belki ama internetin olmadığı bir zamandan geldiğim için günümüzün ne kadar değerli olduğunu ayırt edebiliyorum. Bizim kuşakta kimin iyi kitapları almak ve iyi okulda okumak imkanı varsa o önde giderdi. Şimdi teorik bilgi olarak bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Ücretli ve ücretsiz eğitimler internette bolca var ancak bu bilgilerin büyük bir kısmı İngilizce. Gençlere önce İngilizce öğrenmelerini ve okullarını aksatmadan güncel gelişmeleri takip etmelerini önerebilirim.
Nesnelerin İnterneti elektronik, yazılım, sistem ve güvenlik gibi unsurları bünyesinde barındıran multi disipliner bir alan olduğundan, biraz imkan sahibi olmak veya imkanlarını kendi oluşturmak zorunda kalabilirler. Henüz bu konuda doğrudan eleman ihtiyacı Türkiye için oluşmadığından, Türkiye için kariyer planlayan gençlerin acele etmesine gerek yok. Hedefi yurt dışı olanlar için ise bu konularda talepler çok büyük ve aslında en büyük önerim teknoloji seven gençlerin kendilerine yurt dışı hedefi koyması olacak.
Kendilerine teknolojiyi bir yaşama biçimi olarak seçenlerin dikkatli olması ve gündemi takip etmesi şart. Geleceğin yazılımları ve donanımları kesinlikle günümüzdeki gibi olmayacak. Bunu geçmiş ile günümüzü kıyasladığımızda net olarak görebiliyoruz.