Bilim insanları yalnızlık psikolojisinin sebepleri üzerine önemli bir araştırma gerçekleştirdi. Frontiers of Social Psychology adlı bilim dergisi tarafından yapılan çalışmada, yalnızlığın olası nedenleri mercek altına alındı. İlk etapta araştırmalar bu duygunun yalnızca ait olma ihtiyacından kaynaklandığını gözler önüne serdi. Fakat konuya ilişkin yeni bir rapor, gerçeğin bundan çok daha karmaşık olduğunu ortaya çıkarıyor.
Michigan Üniversitesi’nde görev yapan bilim insanlarının yapmış olduğu araştırma sosyal ilişkilerin iki temel ihtiyaca odaklanıyor. Bunlardan ilki, kişinin diğer insanlarla bağlantı kurması ve bir arada yaşaması olarak belirtiliyor. İkincisi ise insanların kendi koşullarına göre hayatını yaşama ve kişisel çapta anlamlı amaçlar uğruna çaba gösterme olarak açıklanıyor.
Araştırmaya 8 bin 500 kişi katıldı
2009 yılından 2021’e kadar İrlanda’da yaşları 49 ile 80 arasında değişkenlik gösteren toplamda 8 bin 500 kişiden oluşan bir örneklemle araştırmayı gerçekleştiren bilim insanları, yalnızlık psikolojisinin sebebi ile ilgili sağlık, ilişkiler ve mali durum gibi noktaları işaret etti.
Araştırmacılar katılımcılara yalnızlık seviyelerinin dışında ayrıca diğer bireylerle aralarındaki bağı ve katılımcıların yaşantılarına ne kadar etti ettikleri, hayatlarında bir seçim hakkı olup olmadıkları gibi soruları da yönlendirdi. Bilim insanları şu açıklamada bulundu:
“Yalnızlık her zaman ilişkisel ihtiyaçların karşılanmasında bir eksiklik olarak açıklandı. Ancak bireylerin aynı zamanda eyleme, kişisel kontrole ve seçime de ihtiyacı var. Bu ihtiyacın karşılanmaması da yalnızlığı etkiliyor olmalı.”
Elbette ki yalnızlık duygusunu yalnızca psikoloji ile sınırlı tutmak mümkün değil. Bunun yanı sıra yalnızlığın artan kalp hastalığı, felç, tip 2 diyabet, depresyon, anksiyete ve hatta demans hastalıklarına karşı büyük bir risk teşkil ettiği vurgulanıyor.
Elbette ki yalnızlık psikolojisinin sebepleri deyince günümüzde teknoloji faktöründen de bahsetmeden geçmek doğru olmayacaktır. Teknoloji her ne kadar insanların birbirleriyle iletişim kurmalarını, daha sosyal bir hale gelmelerini ve bilgi alışverişinde bulunmalarını kolaylaştıran bir araç olsa da teknolojinin aşırı kullanımı ise insanları yalnızlık duygusuna sürüklemektedir.
Oruç Arouba’nın “insanın kendi kendisiyle baş başa kalması” şeklinde tanımladığı bu duygu, teknoloji faktörünün de etkisiyle ne yazık ki içinden çıkılamayacak tedaviye muhtaç bir süreç haline de gelebilmektedir. Bunu engellemek için teknolojiyi bilinçli bir şekilde kullanıp gerçek dünyada daha fazla vakit geçirmeye özen göstermek ve aynı zamanda bazen insan hayatının bir parçası olabilecek olan yalnızlık duygusunu kabul edip bununla sağlıklı bir şekilde başa çıkmak doğru bir yol olacaktır.